9 Mayıs 2013 Perşembe

Lokumun Faydaları


600 yıllık geçmişiyle lokum, en geleneksel ve en lezzetli Türk tatlılarından biridir.
Osmanlıca rahat ul-hulküm yani boğaz rahatlatan kelimesinden türeyen ve özellikle 17. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yaygınlaşmıştır.
Türk lokumu bugünkü hali ile tüm dünyadaki ününe ise 19. yüzyılda ulaşmıştır.
Önceleri bal ve pekmez kullanılarak yapılan ve doku yapıcı madde olarak unun kullanıldığı lokum, 1700’lerde Osmanlı’da rafine şekerin kullanımıyla daha farklı bir tada bürünmüştür.
Türk damak zevkinin en güzel lezzetlerinden biri olarak kabul edilen ve tüm dünyada “Turkish Delight” adıyla tanınan lokum ülkemizde özellikle bayramlarla özdeşleşmiştir.
Köpüğü üzerinde bir fincan Türk kahvesi keyfiyle ağızda dağılan bu lezzet geleneksel ikramların başında gelmektedir.
LOKUMUN YARARLARI
Hem doğal hem de sağlıklı bir besin kaynağı olan lokum bir çok derde devadır.
Özellikle böbrek hastaları için sade lokum karbonhidrat kaynağıdır ve uzmanlar tarafından tüketilmesi tavsiye edilir.
Eski zamanlarda hastalıklarda sıklıkla kullanılan lokum, günümüzde hala yara ve çıbana tedavi amaçlı olarak sarılır.

Kuru Eriğin Faydaları


Bin bir faydası olan, içeriğinde potasyumun, magnezyumun asla eksik olmadığı Erik hakkında öğrenmek istediğiniz tüm bilgiler buradadır. Hem kurusu hem tazesi hiç fark etmeksizin kesinlikle tüketmenizi önerdiğimiz erik onlarca hastalığa şifa olup, hızlı yaşlanmanızı engeller.
Taze eriğin kuru bir hale geçmesiyle birlikte besin maddeleri biraz daha yoğunlaşmaktadır. Böyle olunca da normalden 2 kat daha fazla güçlü bir besin olduğu bilinmekte ve buna göre de kuru erik, her zaman bu konuda insanlar için yararlı olmaktadır. Kalp işlevini kesinlikle korumaktadır.
Kuru erik insanların bağırsak bölgelerini yumuşatarak, hafifletir. İçerdiği lif sayesinde sindirim sistemi için kolaylık sağlar. Daha rahat sindirim sisteminizi gerçekleştirmenizde etkilidir. Barsak kanseri içinde etkili olmakta olup bu riski insanlarda azalttığı söylenmektedir.
Kuru erik sayesinde insanların beyinleri de hafifliyor ve hafızanın güçlenmesi için de yararlı oluyor. İçerdiği B vitamini sayesinde hafıza güçlülüğüne yardımcı olur, hem fiziksel hem zihinsel olarak sağlık için etkili olur.
Kadınlar için de kuru erik önemlidir. Menopoz dönemi için etkili olan bu kuru erik, olumlu bir şekilde iyi gelmektedir. Boron minerali içermesinden dolayı yardımcı olur. Aynı zamanda kalp sağlığı açısından da yararları vardır.
Kuru erik sadece yenilmez aynı zamanda komposto, pekmez, reçel, hoşaf gibi yapımlar da kullanılarak tüketilmektedir. Bir meyve kâsesi içerisinde kuru eriği satın aldıktan sonra saklama gibi bir ihtimaliniz vardır. Aynı zamanda eriğin belirli bir süre evinizde, kâsede beklemesiyle buzdolabına koyarak saklamanızda da hiçbir problem olmamaktadır. Hafıza da hatırlama güçlüğü çeken herkese kuru eriği öneriyoruz. 1 kg kadar alacağınız eriği uzun bir müddet günlük sadece bir avuç kadar tüketmeniz yeterli olacaktır.
Kuru meyvelerin çoğunda bulunduğu gibi bu kuru erikte de enerji deposu bulunmaktadır. Enerji depolamak istiyorsanız eğer kuru eriği tercih edebilirsiniz

Leblebinin Faydaları


Çeşitli rahatsızlıkları giderdiği bilinen leblebi nohuttan elde edilir.
Genellikle "sarı leblebi" olarak bilinen bu tür leblebinin öğütülmesi ya da havanda dövülmesiyle leblebi unu elde edilir. Şekerle ya da kuru üzümle karıştırılarak yenilebilen ve son derece lezzetli olan leblebi unuyla, kimi yörelerde "leblebi helvası" da yapılır.
Üçüncü kavurma sırasında kabukları çıkarılmayan bu tür leblebi "sakız leblebisi" adıyla anılır
FAYDALARI:
-Anne sütünü artırır.
-Asit fazlasını alır, mideyi rahatlatır
-Neredeyse yok denecek kadar az yağ içerir ve içinde bulunan yağlar vücuda yararlıdır
-Tokluk hissi verir. Bu sebeple diyet yapanlar için kilo kaybına yardımcıdır
YAPILIŞI:
Leblebi yapmak için öncelikle ateş tuğlası, tava ve karıştırıcıdan oluşan bir kavurma ocağı gerekir. Eleme işleminden geçirilen nohutlar önce ayrılır. İlk kavurma işleminden sonra sıcak olarak çuvallara doldurulup iki gün dinlendirilir. İkinci kavurmadan sonra yine iki gün dinlendirilen nohutlar kuru bir yere serilerek 15-20 gün bekletilir. Bu kavurma ve dinlendirme işlemleri leblebinin kalitesi açısından çok önemlidir. Son aşama olan üçüncü kavurmadan sonra ise nohutların kabukları ayrılır. Leblebinin acılı, tuzlu ya da karanfilli türlere dönüşmesi, bu son kavurma aşamasında belirlenir.

Türk Kahvesinin Faydaları

Bol köpüklü Türk Kahvesi günde iki fincan kahvenin kolon kanseri riskini, kalın bağırsak kanseri riskini yüzde 25, safra kesesinde taş riskini yüze 45 azalttığını gösteriyor.

Kahvenin içerdiği kafein maddesi, sinir sistemini uyarıp zihinsel aktiviteyi güçlendirir. Uyuşukluğu giderip enerji verir ve uyanık kalmayı sağlar. Yapılan araştırmalar günde 6 fincan kahve içen 55 yaşındaki bir kişinin düşünme potansiyelinin içmeyenlere oranla 6 kat daha fazla olduğunu gösteriyor. Ayrıca kahve içenlerde içmeyenlere nazaran daha az diş çürüğünün olması, bir başka dikkat çekici araştırma sonucu.

Kahve içtikten sonra organizmada ani değişiklikler oluyor. Tüm vücut ani bir enerji akımı ile doluyor. Bu enerji çocuklarda 3, yetişkinlerde ise 5 - 7 saat sonra azalmaya başlıyor. Tüm bu olumlu yönlerine rağmen kahveyi çok fazla tüketmemekte fayda var. Çünkü aşırı kahve tüketimi sürekli bir uykusuzluğa ve mide rahatsızlıklarına neden oluyor. Ayrıca aşırı tüketim yüksek tansiyona da sebep olabilir.

Kahvenin selülit yapmak bir yana, vücuda daha fazla hareket kazandırarak, metabolizmanın yağ yakmasına katkı sağladığı saptanmıştır. 
Kahvenin ayrıca depresyon ve alkolizm tedavisine iyi geldiği biliniyor.

Kahve yemek üzerine içildiğinde, sindirimi kolaylaştırır. Bu yönüyle şekerli içmemek kaydıyla kilo almayı ve mide ekşimelerini önler. Asıl yararı hayali genişletir, hafızaya güç verir, hareket sağlar ve gevşekliği giderir. Kahvenin düşünceye açıklık getirdiği bir gerçektir. Şairler şiirlerini ya-zarlarken, yazarlar makalelerini hazırlarken, ressamlar tablolarını yaparlarken, kahve fincanları en yakın ve sempatik destekçileri olmuştur. Ünlü şair Eşref'in, hicviye yazmadan önce, iki çay dolusu kahve içtiği söylenir. Türk kahvesinin ayrıcalığını belirleyen noktaları özetlersek diyebiliriz ki; Türk kahvesinin (dozunda içildiği takdirde) sağlığı tehdit edecek zararlı yanı yoktur. Teskin edici ve dinlendirici özelliği vardır. Bir fincan kahvedeki 50 mg. kafein hemen vücuttan atılır. Bu bakımdan Türk kahvesi fincanı ideal ölçülere sahiptir. Bir fincandan fazla içildiğinde zihin açıcı, uyarıcı, enerji verici özelliği ön plâna çıkar. Yerinde ve zamanında içildiği zaman olağanüstü bir keyif verici olarak ün yapmıştır. 
Kararında içilen, yani günde 2 fincan Türk kahvesi sağlığa faydalıdır

Çayın Faydaları


ABD'li diyetisyen sudan sonra en çok tüketilen içecek olan çayın yararlarını ortaya çıkardı.
ABD’li diyetisyen Mark Ukra’nın dünyada sudan sonra en çok tüketilen içecek olan çayın yararlarını anlattığı Çay Diyeti kitabına göre kırmızı etin kanser riskini azaltmanın en iyi yolu, pişirmeden önce çayda bekletmek. Alkolden önce içilen çay da akciğerin zarar görmesini engelliyor.
Amerikalı beslenme uzman Mark Ukra’nın yazdığı Çay Diyeti (The Ultimate Tea Diet)) isimli kitap, başta ABD olmak üzere tüm dünyada büyük ilgi gördü. Adı Dr. Çay’a çıkan Çin asıllı Ukra’nın ailesi 200 yıldır çayla uğraşıyor. Çay ile ilgili bilim dünyasının yaptığı tüm araştırmaları inceleyen bu kitapta toplayan Dr. Çay’a göre, Türk kültüründe büyük yeri olan çayın faydaları saymakla bitmiyor. Bu mucize bitki, sadece kilo vermeye yardımcı olmuyor, etkisi ciltte ve saçlarda da hissediliyor. Neredeyse hiç yan etkisi bulunmuyor. Dünyada en çok tüketilen içecek, doğal olarak su. Suyun hemen ardındansa ikinci sırada çay geliyor.
Kolestrolü düşürüyor
Çay tıpkı kahve gibi uyandırma ve canlandırma etkilerine sahip. Ancak kahve kadar yüksek miktarda kafein içeren diğer birçok içeceğin neden olduğu hiçbir yan etkiyi içermiyor. Çay içmek kilo vermeye de yardımcı oluyor. Çayda doğal olarak bulunan birçok madde, sadece kilo vermeye yardımcı olmakla kalmaz, tatlı krizlerini yatıştırır, iştahı bastırır, kolesterol seviyesini düşürür ve metabolizmayı hızlandırarak daha fazla enerji yakılmasını sağlıyor.
Şeker ve kalp hastalığı ile felç riskini azaltan çaydan en üst düzeyde yararlanmanın yolu ise, ne zaman ve ne miktarda içilmesinde yatıyor.
Kanser riskini azaltıyor
Kırmızı et kızartıldığında ya da ızgara yapıldığında ortaya genleri değişime uğratan kanserojen maddeler ortaya çıkar. Bilim adamları, “mutagen” ismi verilen bu maddelerin meme ve kolon kanserine neden olduğunu kanıtladı. 2002’de yürütülen bir araştırmaya göre kırmızı eti pişirmeden önce hem yeşil hem de siyah çayda marine etmek, yani bir süre bekletmek “mutagen”lerin ortaya çıkmasının önleyebiliyor. Et, çayda ne kadar çok bekletilirse bu maddenin oluşma riski de o kadar azalıyor.
Beyni de koruyor
Çayın bir diğer faydası ise alkolün karaciğere verdiği zararı en aza indirmesi. Öncelikle şunu söylemede yarar var. Uzmanlar, sağlıklı bir beslenme planında alkolü tavsiye etmiyor. Ancak yine de alkol almak istiyorsanız, alkolden önce ve sonra çay içmek iyi bir tercih olabilir. Çünkü araştırmalar, çaydaki antioksidanların alkolün karaciğer ve beyinde neden olduğu hasara karşı koruma sağladığını gösteriyor. Yeşil çay alkole karşı korumada daha güçlü bir etkiye sahip.
Günde 8 bardağı aşmayın
Bunun için ilk adım, her gün içmekten hoşlandığınız ve kesinlikle bıkmadığınız bir çay türü bulmak olmalı. Gün boyunca çay içmek, metabolizmanın durmadan çalışmasını sağlar. Uzmanlar ortalama bir insanın günde en az 2 ile 2.5 litre arasında (yaklaşık sekiz ya da 10 su bardağı) sıvı tüketmesini tavsiye ediyor. Bu tüketimin sadece sudan oluşması gibi bir şart yok. Uzmanlar, günde en az sekiz fincan çay içilmesini (bir fincan yaklaşık 230 ml olarak kabul ediliyor) tavsiye ediyor.
Spordan önce bir fincan çay
Egzersiz sırasında hücrelerin çalışma hızı yükselir, vücut ısınır. Hücrelerde hasara neden olabilen, serbest radikal üretimi artar. Bu olumsuz etkiden korunmanın yolu spordan önce bir fincan çay içmek olabilir. Uzmanlar, yeşil çayın fiziksel dayanılıklığı yüzde 24 oranında yükselttiğini ortaya koydu. Antioksidan bakımından zengin olan çay, kasların yağ asitlerini harekete geçirmesine yardımcı olur. Düzenli egzersizle birlikte çay içmek, daha çok yağın yakılmasını sağlar. Spor öncesinde çay, yakılan kalori miktarını yüzde 24 ile 47 arasında artırabilir.

Zeytinin Faydaları

Zeytin Ömrü Uzatıyor Zeytinin Faydaları

Prof. Dr. Osman Müftüoğlu'ndan zeytin sırları.

Dünyanın en çok zeytinyağı üreten ülkelerinden biri olmamıza rağmen zeytinyağı yemiyoruz. Oysa bu yağı diğerlerinden ayıran çok önemli şeyler var. 

Zeytinyağı doymuş yağlar gibi kötü kolesterolü (LDL) yükseltmiyor. Doymuş yağlar gibi kanseri özellikle meme kanseri- tetiklemiyor. Aklınıza "diğer sıvı yağlardan bir farkı var mı?" sorusu gelebilir. Zeytinyağı kötü kolesterolü azaltma işini (diğer bitkisel yağlardan farklı olarak) iyi kolesterolü de azaltmadan (ve vücuttaki iltihabi süreçleri tetiklemeden) yapıyor. Kısacası zeytinyağı "en sağlıklı yağ" olma özelliğini hak ediyor. Yazıyı okuyunca bana siz de hak verecek ve muhtemelen günlük kalori tüketiminizin en fazla % 7-8'iyle sınırlamanız gereken doymuş yağları azaltmaya, çok fazla tükettiğiniz Omega-6 zengini diğer bitkisel yağları azaltıp, zeytinyağına daha fazla ağırlık vermeye başlayacaksınız. 

HAZMI KOLAYLAŞTIRIYOR! 

Kabızlığı önler ve safra yapısını dengeler 

Zeytinyağının en kolay hazmedilen yağ olduğu biliniyor. Saf zeytinyağı midede helikobakter isimli mikrobun çoğalıp yayılmasını engelleyebiliyor. Bu nedenle zeytinyağının yaygın olarak kullanıldığı bölgelerde ülser, gastrit, mide kanseri gibi sorunlara daha seyrek rastlanıyor. Safra yapımını uyarıyor, dengeliyor, safra kesesi taşı oluşumuna yol açan süreçleri yavaşlatıyor. Kabızlığı azalttığı da iyi biliniyor. Kısacası zeytinyağı tam bir sindirim dostu doğal üründür. 

KANSER 

Zeytinyağı kanserden korur mu? 

Zeytinyağı kullananlarda bazı kanserlere yakalanma riskinin azaldığını gösteren bulgular var. Yunanistan, İspanya, İtalya ve Amerika'da yapılmış güvenilir çalışmalar, özellikle meme kanseri ile yağ tüketimi arasında bir bağlantının olabileceğini düşündürüyor. Doymuş yağ (hayvansal yağlar, margarinler) tüketenlerde meme kanseri sık görülürken, zeytinyağı tüketenlerde oran bir hayli azalıyor. Diğer taraftan çalışmalar düzenli olarak zeytinyağı yiyenlerde kalınbağırsak, prostat, mide ve pankreas kanserine yakalanma riskinin de daha az olduğunu gösteriyor. Zeytinyağının kansere karşı sağladığı bu avantajın muhtelif nedenleri olabilir. Bunlardan biri kimyasal yapısı olmalıdır. Zeytinyağı tekli doymamış yağlardan çok zengindir. Doymamış yağ oranı ise margarin, tereyağı ve diğer hayvansal yağlardan düşüktür. Zeytinyağında bulunan güçlü antioksidan maddelerin (polifenoller, E, C vitaminleri...) ve skualen isimli maddenin de etkili olabileceği kabul ediliyor. Skualen çok güçlü bir anti tümör madde. 

YAŞLANMA 

Ömrü uzatır mı? 

Zeytin ağacı dünyanın en uzun ömürlü ağaçlarından biri. Bir yerlerde bu kutsal bitkinin neredeyse 500 yıl kadar yaşayabildiğini okuduğumu hatırlıyorum. Yaşı 100 yılı geçen zeytin ağacı sayısının da bir hayli fazla olduğunu da biliyorum. Uzak Doğu ve Amerikalıların o çok övündükleri ginkgo biloba ağacı ile kıyaslandığında zeytin ağacının ömrünün daha uzun olduğu kesin! Bu uzun ömürlülük durumunu tesadüfü bir şey sanmayın. Zeytinin gövdesinde, yaprağı, dalı ve meyvesinde çok sayıda antioksidan, mikrop öldürücü, mantar yok edici onlarca madde var. Bu doğal anti-kanser, anti-mikrobik, anti-mantar maddeler onu dış zararlardan koruyor, ömrünü uzatıyor. Ömrü bu denli uzun olan bir bitkinin bu "uzun ömür" desteği ürünlerinin başka ömürlere ömür katması da sürpriz olmamalıdır. Bana göre zeytinin kendi uzun ömürlü olduğu için beklenen hayat süresini de uzatıyor. Bunun bilimsel kanıtları da var. Akdeniz halklarının uzun ömürlü halklar arasında ilk sıralarda yer almasında, Akdeniz mutfağının ve bu mutfağın başoyuncusu olan zeytinin ve zeytinyağının büyük bir önemi var. Zeytin ve zeytinyağı güçlü antioksidan yapısı, sahip olduğu anti kanser molekülleri ve kan yağlarına yaptığı iyileştirici etkiler nedeniyle ömrü uzatıyor. 

SAĞLIKLI CİLT 

Cilt yaşlanmasını önlüyor mu? 

Zeytinyağının çok önemli bir özelliği de cilt yaşlanmasını geciktirmesi. Cildi sıkılaştırdığı, nem oranını yükselttiği, cilt yaşlanmasını geciktirdiği biliniyor. Cilt yaşlanmasının %80'i güneş ışınlarından kaynaklanıyor ve buna "foto yaşlanma" deniyor. Zeytinyağı güneş ışınlarının temel zararlıları olan ultraviyole dalgalarının cilt üzerindeki olumsuz etkilerine engel oluyor. Zeytinyağının cildi yatıştırıcı, iltihabi süreçleri baskılayıcı bir gücünün de olduğu belirtiliyor. İşte bu nedenlerle ünlü kozmetik üreticilerinin çoğu zeytinyağını ürünlerine çoktan eklediler. Zeytinyağı yemenin de cildi içten desteklediği biliniyor. Kozmetik dermatologların çok önem verdiği iki cilt dostu yağ var. Biri Omega-3 yağları, diğeri de oleik asit yani zeytinyağı. Oleik asit Omega-9 olarak da biliniyor. Diğer taraftan zeytinyağının beden temizliğinde (sabun yapımında bu nedenle kullanılıyor) ve saç bakımında da faydalı olduğu tarihsel bir gerçek. 

KALP-DAMAR HASTALIKLARI 

Zeytinyağı kolestrolü azaltır mı? 

Zeytinyağı tüketen toplumlarda toplam kolesterol ve kötü kolesterol LDL'nin daha düşük, iyi kolesterol HDL'nin ise daha yüksek olduğu biliniyor. Bizim toplumumuzda da muhtemelen benzer sonuçlar var. Zeytinyağı tüketiminin çok yüksek olduğu Ayvalık halkının kolesterol düzeyinin Türkiye'nin diğer kısımlarından daha az olduğunu gösteren çalışmalar (Dr. Mahler ve arkadaşları) 10-15 yıl önce yayınlandı. Farklı ülkelerde yapılan yüzlerce çalışma zeytinyağı tüketiminin kolesterol dengesini olumlu yönde etkilediğini gösteriyor. Zeytinyağının diğer sıvı yağlardan farkı, kötü kolesterolü (LDL) azaltıcı etkiyi iyi kolesterolü (HDL) yükselterek sağlayabilmesidir. Diğer bitkisel yağlar da, doymuş yağ yerine kullanıldıklarında toplam ve kötü kolesterolü azaltıyorlar ama bunu iyi kolesterol HDL'yi de azaltarak başarabiliyorlar. Zeytinyağının kalp-damar hastalıklarından koruyucu etkisi sadece kolesterolü dengelemekle de sınırlı değil. Güçlü antioksidan aktivitesi sayesinde LDL kolesterolün oksidasyonunu da önlemesi büyük bir avantaj olarak gösteriliyor. Kısacası zeytinyağı tam bir damar dostu. 

ZEYTİNYAĞI YAŞLANMAYI YAVAŞLATIR 

Antioksidan etkisi ile yaşlandırıcı serbest radikallerin etkisini azaltır 

Güçlü mineral ve vitamin yapısıyla kemikleri güçlendirir 

Cilt yaşlanmasını geciktirir 

Kalp damar hastalıklarından korunmaya yardımcı olur 

Eklem sorunlarıyla mücadeleyi kolaylaştırır eklemlerin kayganlığını arttırır 

Güçlü bir vitamin ve mineral kaynağıdır. (Prof. Dr. Osman Müftüoğlu)

Sütün Faydaları

Süt, kadınların ve dişi hayvanların yavrularını beslemek için memelerinden gelen, besin değeri yüksek beyaz sıvıdır. Ayrıca bazı bitkilerin türlü organlarında bulunan beyaz renkte öz suya ve erkek balığın tohumuna da süt denir.




.Ö. 8000 yılına ait, Anadolu’da tapınak duvarlarında, evcilleştirilmiş, taşıma, süt ve et temini maksadıyla kullanılan sığırları gösteren çizimlere rastlanmıştır

İnsanoğlu, 5000 yıldan beri süt içiyor. Bu konudaki ilk kanıtlar Dicle ve Fırat ırmakları arasında kurulan Sümer Uygarlığı'nın Ur kentinde bulunmuştur. Bir yaşam mucizesi diye nitelenebilecek kadar büyük besin değerine sahip olan sütün, insan yaşamındaki yeri insanlık tarihi kadar eskidir. M.Ö 26.Yüzyıl'a ait Babil kabartmalarında süt ve süt kesiği temalarının işlendiğini görüyoruz.

Yine M.Ö. 8. Yüzyıl'da Homer'in yazılarında süt, süt kesiği ve peynirle ilgili anlatımlara rastlanır.

İncil'de de İbrahim Peygamber'in üç meleğe tatlı ve ekşi süt sunduğu anlatılır. M.Ö. 4. Yüzyıl'da Antik Trakya ahalisi bugün yoğurt adıyla bildiğimiz "prokiş" dedikleri bir çeşit ekşi süt üretiyorlardı. Süt işleme tekniklerini bugünkü Rusya, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine tanıtanların da Moğollar, Persler ve Türkler'le birlikte diğer göçebe kavimler olduğu söylenir. Yüzyıllardır sağlığa yararlı bir içecek olduğu söylenen sütün yararları uzmanlarca kanıtlanmıştır. Süt içerdiği bol tüm kalsiyum ve vitaminlerle birçok hastalığı önler, hatta tedavi eder. Bu yüzden uzmanlar, sağlık açısından bol miktarda süt tüketilmesini öneriyorlar.

Kanser düşmanı süt; kanseri özellikle de bağırsak kanserini önlemeye yardımcı olur. Kaliforniya Universitesi'nden Doktor Cedric Garland'ın 20 yıllık bir araştırması, süt tüketen kişilerin daha sağlıklı bağırsaklara sahip olduğunu gösterdi. 20 yıl boyunca 2000 kişiyi inceleyen Garland, günde 2-3 bardak süt içen kişilerde bağırsak sorunlarına, hatta bağırsak kanserine pek rastlamadığını belirtti. Bu yüzden Garland, bağırsak kanserini önlemek için günde 2-3 bardak süt tüketilmesini öneriyor. Tıpkı diğer bilim adamları gibi, Garland da sütün içerdiği kalsiyum ve D vitamininden dolayı bu kadar yararlı olduğunu ileri sürüyor. 1987 yılında yapılan bir araştırmada, Avusturya'da bol miktarda bağırsak kanserine rastlanması dikkat çekti. Hafta'da en az 2-3 bardak süt tüketmeyen kişilerde, bağırsak kanserine yakalanma olasılığının daha yüksek olduğu tespit edildi.

Uzmanlar, sütte bulunan kalsiyumun bağırsaklardaki, kansere yol açabilen fazla asitleri yok ettiğini ve böylece sindirim sisteminin sağlıklı bir şekilde çalıştığını belirtiyorlar. New York Kanser Araştırma merkezi'nde kanser hastaları incelendi ve süt içen hastaların kanser hücrelerine bakıldığında, hücre gelişmelerinde yavaşlamaya rastlandı. Böylece, kalsiyumun kanser hücrelerini yavaşlattığı kanıtlanmış oldu. Bostonlu bilim adamları, fermente sütün içerdiği "Asidofilis" bakterisinin de bağırsak kanserine karşı etkili olduğunu söylüyorlar.

Yapılan araştırmalarda, bu bakterinin kanser üreten hücreleri yok ettiği ortaya çıktı. Japon araştırmacılar, her gün süt içerek mide kanserinden de uzak durulabileceğini savunuyorlar. Yapılan birçok uluslararası araştırmalarda, süt tüketen kişilerde akciğer kanserine de pek rastlanmadı. Johns Hopkins Üniversitesi araştırmacıları, süt içen kişilerde kronik bronşite pek rastlamadıklarını dile getirdiler. Uzmanlar sütün; sigara, alkol ve bol miktarda kahve gibi bağımlılık yapan maddeleri tüketen kişileri bile koruduğuna dikkat çektiler. Yapılan araştırmalarda 1-2 paket sigara içen ve süt tüketmeyen kişilerde, kronik bronşite yakalanma olasılığının daha yüksek olduğu görüldü.

Dünyanın en yararlı içeceği süt, insanların doğumlarından itibaren ilk aldıkları besindir. İlk günlerinde annelerinin sütüyle beslenen bebeklere, daha sonraları hem anne sütü hem de hayvani sütler verilir. Süt bebeklerin narin vücutlarını sağlamlaştırır, güçlendirir. Süt binlerce yıldır olduğu gibi yine insan vücudunun en fazla ihtiyaç duyduğu içecek olmayı sürdürüyor. Sütün kadınlar için önemi ise, güzelliğe güzellik katması.

-

Sütün Faydaları

Büyüme ve gelişmeyi sağlar. Vücudu sağlamlaştırır, güçlendirir.
Kemik erimesini önler
Mikrobik enfeksiyonlara karşı etkilidir
İshali tedavi eder
Mide rahatsızlıklarını giderir
Sindirim sistemini düzene sokar
Ülseri önler
Beyne enerji verir
Diş çürüklerini önler
Kronik bronşiti önler
Tansiyonu düşürür
Yağsız süt, kolestrolü düşürür
Kanserin önlenmesine yardımcı olur
Saç ve tırnakların oluşumunda büyük rol oynar.
Yaşlanmayı geciktirir.
Vücutta ödem yapan sıvıların toplanmasını önler.
Cilt üzerinde nemlendirici etki yaparak cildin yıpranmasını engeller

Peynirin Faydaları

Peynirin Faydaları Yararları 

Peynir enerji değeri yüksek ve protein, kalsiyum ve B2 vitamini yönünden zengin bir besindir. Örneğin 100 gram gravyer peynirinde 250 gram ete eş değer protein bulunmaktadır. Sindirim olarak sütten daha kolay olan peynirin yağ oranı ise çeşidine göre değişiklik gösterir. Ph seviyesini kontrol edebildiğinden diş için iyi bir koruyucudur. Dişçiler bu nedenle yemeklerden sonra küçük bir parça peynir yemenin yararlı olduğunu söylerler. 



Hamilelik döneminde ve kemik erimesinde yüksek kalsiyum ihtiyacı da, peynirin içerdiği zengin kalsiyum ile karşılanabilir. Bir kilogram peynir yaklaşık 12 kilogram sütten elde edilir.Coğrafik özellikler ve mevsimlerin süresi gibi doğal koşullarda insan hünerinin mükemmel bir bilişimini sergileyen peynir, her çeşit sütten yapılabilir. Sütün özellikle hayvandan hayvana ve mevsime göre değiştiği gibi peynirin de kalitesi buna bağlı olarak değişir. Günümüzde peynirlerin çoğu koyun, keçi ve inek sütünden yapılmaktadır. Koyun ve Keçi sütünden yapılan peynirlerin diğer peynirlerden ayırıcı en belirgin özelliği ise daha beyaz olmalarıdır. 

· Kemik erimesini önler.
· Mikrobik enfeksiyonlara karşı etkilidir.
· İshali tedavi eder.
· Mide rahatsızlıklarını giderir. 
· Sindirim sistemini düzene sokar.
· Ülseri önler. · Beyine enerji verir.
· Diş çürüklerini önler. 
· Kronik bronşiti önler. 
· Tansiyonu düşürür. 
· Yağsız süt, kolesterolü düşürür.
· Kanserin önlenmesine yardımcı olur.

Peynir, bir çok şekildede hayatımız içinde yer alan çok yönlü yiyeceklerden biri tanesidir. İştah açıcılarda, böreklerde, tatlılarda, ana yemeklerde, çorba ve makarnada kahvaltıda bir çok şekilde kullanılır.

Peynir, inek, koyun, keçi, deve ve manda sütünden yapılabilen çok eski bir yiyecektir.
Sabah kahvaltılarının temel taşı olan peynirin bence en iyi arkadaşlarından birisi de simittir. Yarım simit ile az yağlı peynir iyi bir kahvaltı olabileceği gibi öğleden sonra çay saatinde de keyifli bir tercih olabilir.

Kahvaltı yetişkinler için önemli ama çocuklar için kesinlikle atlanmaması gereken bir öğündür. Güne sağlıklı başlamak 8 – 12 saatlik açlık sonrası vücuda ihtiyacı olan enerjiyi vermek kahvaltının en önemli amacıdır ve peynir kahvaltı için iyi bir protein kaynağıdır. 

Peynirin Faydaları

Protein ve kalsiyum açısından zengindir.
İyi bir B12 vitamini ve fosfor kaynağıdır.

Dikkat edilmesi gerekenler

• Çoğu doymuş yağ ve sodyum açısından zengin olabilir.
• Bazı peynirler hassasiyeti olan kişilerde migrenleri ya da alerjik tepkileri tetikleyebilir.
• Peynir yapımında genellikle peynir mayası olarak bilinen bir enzim karışımı süte ilave edilir ve sütün kesmesiyle peynir yapılır. Ortalama olarak yarım kilo sert peynir yapmak için dört litre süt kullanılır. 
• Laktoz intoleransı olan bireyler süt ile yapılmasına rağmen peynir tüketebilirler, çünkü peynirin yapımında kullanılan enzimler ve bakteriler aynı zamanda sütteki laktozun da bir kısmını parçalarlar. 
• Peynir hem kalsiyum, hem protein açısından zengin olduğu için vejetaryenler için bir kurtarıcıdır. 
• Çocuklarına yeterli protein yediremediğini düşünen anneler için de iyi bir protein kaynağıdır. 
• Peynir faydalıdır ancak yağ, kolesterol ve sodyum açısından da zengin olduğundan bazı bireylerin dikkatli tüketmesi gerekir.
• Kilo ya da kolesterol sorunu yaşayanlar peynirin az yağlı olanı tercih etmeliler. Kalp hastalığı, böbrek hastalığı veya yüksek tansiyonu olan hastaların da tükettikleri peynir miktarına ve cinsine dikkat etmeleri gerekir. Çoğu peynir doymuş yağ oranı yüksek olduğundan damarların tıkanma riskini artırabilir. İçeriğindeki sodyum da yüksek tansiyonlu kişilere zararlı olabilir. 
• Yağsız beyaz peynir ya da lor en az kalori ve yağa sahip olduğundan riskli gruptakiler için tercih sebebi olabilir, su oranı yüksek yağı az sürme peynirler de tercih edilebilir. Yağlı krem peynir kalori ve yağ bakımından sert peynirlere benzer ancak daha az kalsiyum barındırır. 
• Olgunlaşmış / yıllanmış peynirler hassas kişilerde migren ataklarını tetikleyebilir. Penisiline alerjisi olan kişiler rokfora ve penisilin kullanarak yapılan diğer yumuşak peynirlere tepki gösterebilir. 
• Yağ peynire o zengin dokusunu ve harika tadını verir fakat aynı zamanda kalori ve kolesterolünü de artırır. Peynirin kalorisinin yaklaşık yüzde 70-80i yağdan kaynaklanır. Az yağlı sütten yapılan taze peynirler çok daha az yağ içerir.

Peynirin içeriğindeki vitamin ve minerallerin fonksiyonlarıKalsiyum

Peynir de süt gibi iyi bir kalsiyum kaynağıdır. Süt sevmeyenler için peynir kalsiyum bakımından iyi bir kaynaktır. 
Kalsiyum kemik ve diş sağlığı için önemli bir mineraldir.
Tüm hücrelerin çalışmasında yer alır. 
Güçlü kemik ve diş oluşumu ve korunması kalsiyumun en önemli görevidir. 
Sinir sistemi çalışması, kalp kası dahil kasların kasılmasında ve kanın pıhtılaşmasında görev alır.

Fosfor

Fosfor vücudumuz için büyük önem taşıyan minerallerdendir. Vücudumuzdaki fosforun yaklaşık yüzde 75- 80i kemik ve dişlerdedir. Süt özellikle fosfordan yana zengin bir gıdadır. Bu nedenle peynir de fosfor için iyi bir kaynak oluşturabilir.
Fosfor kemik ve dişlerin oluşumunda kalsiyumla birlikte görev alır.
Doku tamirinde, protein sentezinde fosfor gereklidir.
Enerjinin etkin şekilde kullanılması içinde fosfor önemli bir yere sahiptir. 
Böbreklerin fonksiyonu, kas ve sinir aktivitesi için fosfor mutlaka alınmalıdır. 
Kalsiyum ve fosfor beraber çalışarak vücut fonksiyonlarında etkinlik gösterirler. Bu nedenle bu iki mineralin birlikte olduğu peynir beslenmede iyi bir tercihtir.

Yoğurtun Faydaları

Yoğurdun Sağlığa Faydaları


Yoğurt, sabahtan akşama kadar günün her saatinde yenebilecek harika bir gıdadır.Yoğurt daima suyuyla birlikte yenmelidir.Sü zme yoğurtta "B" vitamini kalmaz.Çünkü,vitaminle r hep yoğurdun suyundadır. 
Şeker hastaları için yararlı bir besindir.Şeker hastalarına verilecek yoğurt, ekşimiş olmamalı ve kaymağı alınmış olmalıdır. 
Sabahleyin kahvaltıdan sonra yenen yoğurt,sindirimi kolaylaştırıp ,bağırsakların çalışmasına yardım eder.Her yaşta hemen hemen herkes için uygundur.Ancak, midesi çok duyarlı olanlara,onikiparma k bağırsağı ülseri olanlara dokunur.Yoğurt, hastalar ve zayıf bünyeler için sütten daha besleyici sindirimi kolay bir gıdadır.Aynı zamanda bağırsaklarda bulunan tehlikeli ve zararlı mikropların(Amipleri n) çoğalmalarına ve hatta yaşamalarına engel olan bir besindir.Bu sebepten tifo ve ishal zamanlarında yoğurt âdeta bir ilaç gibi tavsiye edilmektedir. Tüberkülozlu hastalar üzerinde de antibiyotik etki gösterir.
Yoğurt aynı zamanda bulaşıcı hastalıkların tedavisinde de oldukça öneme sahiptir.Çocukları n bulaşıcı karaciğer iltihâbı (hepatit) hastalıklarının dietik tedavilerinde kullanılır.
Ayrıca,yüze ve boyna sürülürse cildi canlandırır.Yirmi dakika kalsın cildinizde,sonra da gülsuyuyla siliverin.Rahat bir uyku için de yoğurt yiyebilirsiniz. 

Mineraller 

Kalsiyum:Kemik, diş ve saç gelişmesini sağlar,sinir sistemini düzenler,kişiyi çabuk öfkelenmeye karşı korur.Şurası mutlaka bilinmelidir ki güzelliği bozan en korkunç şey ;öfkeli ve sinirli olmaktır. 
Fosfor:Vücut için en önemli mineral, fosfordur.Bu mineral,dokuları ,kemik,diş ve bütün hücreleri yeniler,B grubu vitaminler fosforla birlikte çalışır. 
İyod:Tiroid bezlerinin çalışmasını sağlar,guatr hastalığını önler.Bu mineral vücut hücrelerinin çalışma ahengine de yardımcı olur,uyarıcı bir etkisi vardır. 
Floriş çürümelerini önler. 

DÜZGÜN BİR CİLT 
Yumuşak bir cilt için A vitamini çok önemlidir. A vitamini en çok tereyağında bulunur. A vitamini gece körlüğünden korunmak için, saçların ve derinin güzelleşmesi için faydalıdır A vitamini peynirde de bol miktarda bulunmaktadır. Bu vitamin balıkyağında da fazla miktarda vardır. Ayrıca gün bir miktar ayçiçeği çekirdeği veya kabak çekirdeği yiyin. Bu çekirdekler esas halinde element olan çinko içerirler. Vücutta çinko eksikliği ise derinin daha çabuk buruşmasına yol açar. Ayrıca sabah ve akşam kivi yiyin. Bu meyvenin içerdiği C vitamini dolaşımı harekete geçirir ve bunun sonucu olarak deri daha iyi beslenir. 

KUVVETLİ TIRNAKLAR 
Her gün yoğurt yiyin. Yoğurtta tırnakların oluşumu için önemli olan protein vardır. Toz jelatin de bu etkiyi fazlalaştırır. Kırılan tırnaklara karşı ceviz ve yer fıstığı yiyin. Her ikisi de tırnakları sertleştiren biotin içerir. 

SAĞLIKLI DİŞLER 
Günde iki kere 150 gram yağsız peynir yiyin. Peynirdeki kalsiyum dişetini kuvvetlendirir, dişleri sağlamlaştırır. Ayrıca balık ve kümes hayvanları da dişlerin sağlam olması açısından önemlidir. Bunlarda dişleri sertleştiren fosfor vardır. 

PARLAK GÜR SAÇ Bol protein içeren besinler (peynir, et, balık, kümes hayvanları) salatayla birlikte yendiğinde saç gür olur. Çünkü saçın yüzde 97'si protein maddesi olan keratinden oluşuyor.Haftada dört yumurta yiyin. Yumurtada saça parlaklık kazandıran bol miktarda kükürt vardır. 

PARLAK GÖZLER 
Haftada üç kere az bir miktar bitkisel yağla pişirdiğiniz havuç yiyin. Havuçtaki A ve E vitaminleri görmeyi kuvvetlendirir, gözlere parlaklık kazandırırlar. Kepek, çavdar ekmekleri içerdikleri selen elementinden dolayı gözleri hastalık mikroplarından korur. 

Yumurtanın Faydaları


Yumurta, anne sütünden sonra insanın ihtiyacı olan tüm besin öğelerini bulunduran tek besindir. Yeni bir yaşamın özü olduğu düşünülecek olursa, besleyici değerinin yüksek olması hiç de şaşırtıcı değildir.
PROTEİN DEĞERİ
Yumurta tüm besinler içerisinde en kaliteli proteini içermektedir. Çünkü yumurta proteinin de insan vücudunda sentezlenemeyen ve kesinlikle besinler ile dışarıdan alınması gerekli olan "elzem amino asitleri" bulunmaktadır. Sindirilebilirliği yüksektir, tamamına yakını vücut tarafından kullanılmakta ve vücut proteinlerine dönüşebilmektedir.
Uzmanlar; yeterli ve dengeli beslenmede, hızlı bir büyüme ve gelişme döneminde olan çocukların, protein tüketimlerinin en az yarısının hayvansal kaynaklı olması önermektedirler. Bu nedenle çocuk beslenmesinde protein kaynağı olan yumurtaya gereken önem mutlaka verilmelidir.
VİTAMİN DEĞERİ
Yumurta başlıca A, D, E ve B grubu vitaminleri olmak üzere diğer vitaminleri de önemli oranda içermektedir. Yumurta sarısındaki A vitamini gözün iyi görmesini sağlar, kemik gelişimi ve sağlıklı dişler için de gereklidir. Vücut hücrelerinin gelişmesine yardım eder. Solunum ve sindirim sisteminin sağlıklı olmasını ve enfeksiyonlara karşı korunmasını sağlar.
D vitamini, insan vücudunda kalsiyumun kullanılmasına yardımcı olur. Yumurta sarısı, D vitamini sağlayan birkaç besinden biridir ve güneş ışınlarından da yeterince faydalanıldığı takdirde yumurta özellikle çocuklarda D vitamini eksikliğine bağlı kemik bozukluğu oluşmasını engeller.
Yumurta E vitamini yönünden de oldukça zengindir. E vitamini oksidasyonu önleyici etkisinden dolayı, vücudumuzu zararlı maddelere karşı korur.
B grubu vitaminleri bazı besin öğelerinin vücutta enerjiye çevrilmesi için gereklidir. Yumurta özellikle B2 vitamini açısından çok zengindir. Bu vitamin deri ve göz sağlığı için de gereklidir.
Ayrıca yumurta da bulunan kolin, beyin fonksiyonlarının yerine getirilmesinde önemli rol oynamaktadır.
MİNERAL DEĞERİ
Yumurta, demir ve çinko gibi sağlığımız için çok önemli olan mineralleri de içermektedir. Demir, kan yapımı için gereklidir. Demir yetersiz alındığında anemi (kansızlık) oluşur. Ayrıca demirin büyüme, gelişme ve hastalıklardan koruma rolü vardır. Yetersizliğinde çocukların öğrenme yeteneği ve okul başarısı azalır.
Yumurtada C vitamini bulunmamasına rağmen C vitamini açısından zengin bir besinle tüketilirse yapısındaki demirin emilimini artırmış olursunuz.
Yumurtadaki çinko minerali özellikle büyüme-gelişme ve bağışıklık sisteminde rolü olduğu için çok önemlidir.
YUMURTANIN YAĞ İÇERİĞİ
Yumurtanın yağ içeriği düşüktür. Büyük bir yumurtada 4.5 gram civarında yağ bulunur. Bunun 1.5 gramı doymuş yağ asitleri, kalan kısmı ise, doymamış yağ asitleridir.
YUMURTA KOLESTEROLÜ ARTTIRIR MI?
Bir adet yumurtanın beyazında, kolesterol ve yağ yoktur ancak sarısında 213 mg kolesterol bulunur. Besinlerdeki yüksek kolesterolün, kan kolesterolünde direkt artışa neden olduğu düşünülmüş ve bu nedenle yumurta tüm diyetlerden uzak tutulmuş ve az tüketilmiştir.
Gerçekte kan kolesterolünün büyük bir kısmı vücut tarafından yapılır. Kolesterol; insanlar ve tüm hayvanlarda vücutta sentezlenen yağ benzeri bir maddedir. Sinir liflerinin yalıtımı, hücre duvarının bütünlüğünün sağlanması, D vitamini sentezi, çeşitli hormonların ve sindirim salgılarının oluşumu için gereklidir.
Yapılan bilimsel çalışmalar ile kan kolesterol seviyesinin düzenlenmesinde; beslenme şeklinin, genetik özelliklerin ve yaşam biçiminin önemli olduğu ortaya çıkmıştır.
Eğer kolesterol metabolizması bozukluğunuz yoksa, yeterli ve dengeli olarak tüm besin gruplarını tüketiyorsanız, vücudunuz ideal ağırlığında ise, fiziksel olarak aktifseniz ve sigara kullanmıyorsanız, yumurtanın yüksek kolesterol içeriğinden dolayı endişe duyulmasına gerek yoktur.
BUNLARA DİKKAT EDİYOR MUSUNUZ?
Yumurtanın marketlerde soğuk bölümlerde muhafaza ediliyor olmasına dikkat edilmelidir.
Çatlak ve kırık yumurtalar satın alınmamalıdır; çünkü bu yumurtalar çok çabuk bozulur ve ayrıca mikroorganizmaların oluşmasına meydan verirler. Yumurtanın kabuğu temiz, düzgün görünüşlü, yeterli kalınlıkta ve az pürüzlü olmalıdır.
Yumurta evde buzdolabında ve alınan orijinal karton kutusu içerisinde, yıkanmadan saklanmalıdır. Yıkandığında doğal koruyucu tabakasını kaybeder. Bu nedenle yumurta kullanılacağı zaman yıkanmalıdır.
Yumurta buzdolabında güçlü kokusu olan besinlerin yakınında saklanmamalıdır. Çünkü yumurtanın kabuğu gözeneklidir ve yumurta güçlü kokuları emebilmektedir.
Yumurtaların, iyi kaliteli olma özelliğini kaybetmeden önce yani 3-4 hafta içerisinde tüketilmesi gerekir.
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
Yumurta kabuğunda 17.000 adet küçük delik bulunur.
Buzdolabında bir hafta bekletilmiş yumurta, oda ısısında bir gün bekletilmiş yumurtadan daha tazedir.
Yumurta uzun süre bekletilirse su ve karbordioksit kaybı nedeniyle ağırlığı azalır. Taze ve bayat yumurtaları ağırlığından da test edebilirsiniz.
Yumurta %10 tuzlu suya (yarım litre suya 60 gr tuz) atılacak olursa taze yumurta dibe çökerken, bayat yumurta yüzeyde kalır.
Taze yumurta kırıldığında yumurta akı ve sarısı tamamıyla yayılmaz ve birbirine karışmaz. Ayrıca yumurta sarısı yüksek görünümdedir.
Yumurta hazırlanılan yiyeceklerin besleyici değerini arttırmada da kullanılabilir. Sebzelerin protein miktarı düşüktür. Bu nedenle sebzelere yumurta kırılması protein, vitamin ve mineral açısından dengeli karışımların oluşmasını sağlar.
Yumurta tahıl grubundaki besinler ile tüketildiğinde (örneğin; makarnaya kırılırsa, böreklerde kullanılırsa vb.) protein kalitesini arttırmış oluruz.
Yumurta akı proteinlerinin fom oluşturucu ve bu yolla kabarmayı sağlayıcı özelliği vardır. Bu nedenle kek hazırlamada doğal kabartıcı olarak tercih edilmektedir.
Yumurta proteinleri ısı ile katılaştığı için sütlü tatlılarda ve çorbalarda koyulaştırıcı ve kıvam sağlayıcı olarak kullanılır.
YUMURTA PİŞİRİRKEN
Yumurtalı yemekler hazırlanmadan önce ve sonra eller, kullanılacak kaplar ve araçlar yıkanmalıdır.
Çiğ yumurtalar temiz kaplara kırılmalıdır.
Kullanılacak sayı kadar yumurta buzdolabından çıkartılmalıdır.
Yumurta içeren ve yumurtadan zengin yiyecekler hazırlanması sürelerinin haricinde iki saatten fazla buzdolabının dışında tutulmamalıdır.
Yumurta kabuklu olarak pişirildiğinde 4 dakikada beyazı, 12 dakikada tamamı katılaşır.
Yumurta içeren bütün tarifelere pişirilme işlemi uygulanmalıdır. Çiğ yumurtanın hem sindirimi güçtür hem de mikroorganizmaların bulaşma riski vardır. Salmonella enfeksiyonları en çok rastlanılanıdır.
Çiğ yumurtanın beyazındaki avidin, sarısında bulunan B grubu vitaminlerden biyotini bağlayarak kullanılmasını engeller. Pişirme ile bu olumsuz etki önlenir.
Yumurtanın pişirilme süresinin iyi ayarlanması gereklidir. Örneğin; yumurtayı haşlama süresi uzarsa ve yumurta bayatsa sarıdaki demir, beyazdaki sülfür ile birleşerek yumurta sarısının etrafında yeşil bir halka oluşur.
Uzun süre pişirilen yumurtaların sindirimi güçleşir ve uygulanan pişirme yöntemine göre B grubu vitaminlerde kayıplar oluşur. Kayıpları önlemek için yumurtayı yağa kırma yerine, diğer yöntemler ile pişirme tercih edilmelidir.
Kaynak : T.C. Tarım Bakanlığı Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü.

8 Mayıs 2013 Çarşamba

Fasulyenin Faydaları


Taze Fasulye;

v      Taze fasulyede A,B1,B2 ve C vitaminleri bulunmaktadır.

v      Hazmolabilirlik oranı %84 tür.

v      Taze fasulyenin, vücudun çalışmasını, gelişmesini ve tamirini sağladığını vurgulayan uzmanlar, genç-ihtiyar herkese tavsiye ediyor.

v      Uzmanlar, taze fasulyenin, pankreas bezesini, böbrekleri, karaciğeri ve kalbi kuvvetlendirdiğini, albümin ve şekerde de çok fayda verdiğini bildiriyor. 

v      Ayrıca taze fasulye;yapıcı ve sinir sistemi uyarıcısıdır.

v      İdrar söktürür, vücut­tan toksinleri atar karaciğer ve pankreası kuvvetlendirir.

Kuru Fasulye;
 v     Kalp hastalıklarına karşı korur. Günlük 12-33 gram lif alımının kan basıncını düşürdüğü gözleniyor. Ayrıca, lifli gıdanın kalp krizi ölümlerini yüzde 27 azalttığı biliniyor.

v     Diyabeti kontrol altında tutmaya yardım eder. Kan şekerinde daha yavaş artışa geçmesini sağlar.

v     Mide, ince ve kalın bağırsağı tedavi eder. Lifler kalın bağırsakta mayalanır ve kalsiyum gibi önemli minerallerin emilimine yardımcı olur.

v     Meyve, sebze, arpa, yulaf ve kuru baklagil gibi çözünebilir lifler, kandaki kötü kolesterolü düşürür.

v     Buğday ekmeği, kahverengi pirinç gibi tohumlu, taneli çözünemeyen lifler mide, ince ve kalın bağırsakların çalışmasını güçlendirir.

Kalori miktarı sıfır olan lifler şişkinlik yaparak tokluk hissi uyandırır. Ayrıca, lifli gıdalar daha az kalori içerir. Örneğin, bir fincan brokoli yaklaşık 25, beyaz pirinç ise 200'den fazla kalori içerir.